Psikoloji, davranışları ve zihinsel adımları inceleyen bir bilim dalıdır. Hem insanlar hem de hayvanlar üzerinde çalışmaları kapsar. Psikoloji diğer bilimlere kıyaslanırsa kısa bir geçmişe sahip bir bilim dalıdır. Bu kısa süre içinde psikoloji değişik şekillerde tanımlanmıştır. İlk tanım insan zihninin yapısının incelenmesi şeklindeydi. İnsan zihnini izleyebilmenin olanaksızlığı karşısında psikologlar, psikolojiyi "gözlenebilen davranışların bilimsel incelemesi" biçiminde tanımlamışlardı. İnsan zihninin davranış üzerindeki etkisini kabul etmeyen bu yaklaşıma, psikoloji içinde tepki oluşmaya başlamış, bellek süreçleri ve düşünme gibi zihinsel işlevleri inceleyen bilişsel psikoloji ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu gelişmeler günümüz psikolojisinin tanımlamalarını etkilemiştir. Modern psikoloji günümüzde, davranışı ve davranışın altında yatan adımları bilimsel olarak inceleyen çalışma alanı olarak tanımlanmıştır. Bilişsel süreçleri doğrudan gözleme olanağı tabîî ki yoktur; organizmanın davranışları gözlenerek ya da nörolojik bulgular kullanılarak onların varlığı saptanır.

Psikolojik Sorunların Belirtileri

En az iki haftalık sürede aşağıdaki belirtilerden en az beşi sizde bulunmaktaysa DEPRESYON sorgulaması gerekmektedir.

*Düşkün bir ruh hali, ilgi kaybı ya da yaptıklarından zevk alamamak,
*Günlük iş ve iş gücünü yapamamak, günlük işlere karşı isteksizlik oluşması,
*Diyet yapmadığı halde aşırı kilo kaybetme ya da kilo alma (Bir ayda vücut ağırlığının %5 inden fazlasını almak ya da vermek) İştah kaybı ya da aşırı iştah oluşması.
*Hemen her gün aşırı uyumak ya da uykusuzluk,
*Sıkıntı oluşması, huzursuzluk, yerinde duramamak,
*Kendini yorgun bitkin halsiz hissetmek,
*Kendini değersiz ve aşağılık ya da suçlu gibi hissetmek,
*Dikkatini toplayamamak,
*Cinsel istekte aşırı azalma ya da istek kaybı oluşması.

Halk arasında sıkıntı ile gelen bütün hastalıklar depresyon olarak adlandırılmaktadır. Ancak depresyon bunların hepsinin dışında özel bir durumdur. Yukarıda saydığımız belirtilerin hepsinin herkeste görülmesi beklenmemelidir. Önemli olan bu belirtilerin kişinin sosyal mesleki ve insani ilişkilerinin ne kadar etkilendiğidir. İş güç yapamayan insani ilişkilerini sürdürmekte zorlanmaya başlayan bir kişi hastalık sınırlarını zorlamaya başlamış birisi demektir. Çünkü depresyonun da kendi içerisinde basamakları vardır. En ağırından Majör depresyonla depressif yakınmaları olan bir kişi arasında dağlar kadar fark vardır. Ancak her ikisi de sonuçta birbirine dönüşebilir.

Sayılan belirtiler içerisinde birbirine zıt görünen belirtiler olmakla birlikte depresyonun farklı alt tiplerinin ayrımı ancak uzman bir gözle ve belirtilerin tümü birlikte değerlendirildiğinde olacak bir iştir. Etrafınızdaki herhangi birinde bu belirtiler varsa ve günlük hayatını etkiliyorsa bu kişi depresyonda olabilir dikkatli olun. Bu belirtiler herkeste zaman zaman olabilir. Dikkat etmek gereken en önemli iki noktayı tekrar hatırlatalım.

1-Belirtilerin süresi
2-Günlük yaşamı ne kadar etkiledikleri.

Tedavide iki ana prensip vardır.

1-İlaç tedavisi
2-Psikoterapi metotları.

Bu iki yöntem birlikte uygulandıklarında eni iyi cevaplar alınır. Bütün hastalık belirtileri geçtikten sonra yapılması gereken şey en az 6 ay daha ilaç kullanımı ve belirli aralarla psikiyatristinizle görüşmektir. Unutmayın bir kez depresyon geçirmek ikincisinin daha kolay gelmesine işarettir.

Psikolojik Hastalıkların Tedavisi

Günümüzde pek çok insan psikolojik hastalıkların tedavisinde ilaçların etkisiz, psikolojik tedavinin sağlam bir iyileşme sağladığına inanmaktadır. Bu inanış büyük ihtimalle psikolojik hastalıkların soyut bir hastalıkmış gibi görülmesinden ve soyut hastalıkların somut bir madde olan ilaçlar ile tedavi edilemeyeceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Öte yandan ilaçlar ile ilgili olumsuz düşünceler de (ilaçların bağımlılık yapabildiği, ciddi yan etkiler ortaya çıkarabildiği) bu inanışları pekiştirmektedir.

Ruhsal yapının, ruhsal işleyişin, her türlü düşüncelerin ve duyguların beyindeki sinir hücrelerinin faaliyetleri ile ilgili olduğunun bilinmemesi ise inanışı beslemektedir. Ruh ve beden, bütün dünyada yaygın olarak birbirinden farklı yapılar gibi algılanmaktadır. Aynı ikilik ruhsal hastalıklar için de yapılır; hastalığın biyolojik mi, yoksa psikolojik mi olduğu hep merak edilmiştir. Psikolojik olduğu söylenen sorunlara ve sorulara , "sanki yokmuş gibi" ve "boşlukta oluşmuş gibi" bakılır. Sonuç olarak hastalıkların psikolojik olduğu düşünüldüğünde tedavilerinin de ancak psikolojik bir tedavi olacağı sonucuna varılmaktadır. Oysa ruh ve bedenin aralarında kesin bir ayırım varmış gibi ele alınması tamamen yapay bir olaydır. İnsanda var olan ruhsal ya da zihinsel bir etkinlik olarak düşünülen ne varsa hepsi beyinin eseridir.

Ruhsal rahatsızlıklarda ilaç kullanmaya karşı isteksizliğin önemli bir nedeni de insanların ruhsal durumlarını değiştirmek için kullandıkları alkol ve uyuşturucu gibi maddelerdir. Belki de insanlık tarihi kadar eski zamandan beri kullanılmakta olan bu tip maddelerin geçici rahatlama hali oluşturması ve bu maddeleri kullanan kişilerde bağımlılık ortaya çıkması, ruhsal hastalıklarda ilaç kullanma konusunda isteksizlik yaratan önemli bir etmendir. Oysa ki günümüzde ruhsal hastalıkların modern tedavisinde bu gibi sorunlar çoktan aşılmış durumdadır. Uygun dozda ve uygun sürede kullanıldığı zaman, ilaçla elde elden rahatlama hali günlük ve geçici olmamakla birlikte yalnız yeşil ya da kırmızı reçete ile verilen ilaçlarla da var olan bağımlılık riski de yok denecek kadar azalmaktadır.